top of page

Dışarıdan İçeriye: Arayış, Değişim ve Bedenin Gücü

  • Yazarın fotoğrafı: Tugba
    Tugba
  • 18 Eki 2023
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Eyl


ree

Aydınlanmayı bekleyen zihinler… Daha iyi versiyonuna ulaşma çabasında insanlar. Bir umut, bir bilgi, bir kaynak aranıyor. O arayışla herkes bir yerlere gidiyor: yeni kitaplara, atölyelere, seanslara, partilere… Hep bir şeylerin peşinde.


Bu arayışın bu kadar görünür olması bana ilginç geliyor. Evet, herkes arıyor. Travmalarının kaynağını, benliğini, sınırlarını, sevip sevmediklerini bulmak istiyor.


Ve bu yolda deneme–yanılma kadar güzel bir şey olamaz herhalde. Farklı kapıları açıp içeriye bakmak, farklı mevsimlere uğramak, yeni yollar denemek… Hepsi değerli deneyimler.


Ama yine de soruyorum kendime: Arayışın en derininde ne var? Daha mutlu, daha güçlü, daha özgüvenli bir yaşam isteği mi? Yoksa bundan da öte bir şey mi?


Kendi yolculuğumdan öğrendiğim net bir şey var. Kendimizi ya da başkalarını değiştirmeye çalışırken; vakti gelmeden hiçbir şey değişmez. Bir çiçeği zorla açtıramazsın. Bir ağaç mevsimini yaşamadan meyve veremez. İnsan da öyle.


Ve meyve verince de iş bitmez. O meyveyi kimisi sever, kimisi beğenmez. Bir süre sonra toprağa düşer, döngü yeniden başlar. Yine mevsimler gelir geçer, yeni meyveler çıkar. Ve onlar da eskilerden farklıdır. İnsan da işte böyle, ağaç gibi; her döngüde başka bir yüzünü verir hayata.


Ağaç mevsimden mevsime değişir ama hep oradadır. Yaprak dökerken de, kururken de, dallarında kuşlar öterken de. Biz de öyleyiz aslında. Bu dünyada var olduğumuzu, bedenlendiğimizi, köklerimizle toprağa bağlı olduğumuzu hatırlamak belki iyi gelir.


Kendimi sürekli daha iyi, daha mükemmel olmaya zorlama alışkanlığım olmasaydı… O ağaç gibi akışa bıraksaydım… “Bu iyi, bu kötü” diye yargılamasaydım… Hayat nasıl olurdu acaba?


Tabii ki bu demek değil ki hiç gelişmeyelim, öğrenmeyelim. Ama bazen durmak da öğrenmektir. İçimde değişim isteği varsa hareket etmek, durma isteği varsa durmak. Önce bedenimi dinlemeyi öğrenmek, sonra içimdeki sesi duymak.


Çünkü beden bir kapı. Zihnin sürekli aradığı şey aslında içeride olabilir. Mevlana’nın dediği gibi: “Sebepleri öğrenmek isteyerek delirmenin eşiğinde çaldım kapıyı. Kapı açıldı ve gördüm ki içeriden çalmaktaymışım.”


Aradığımız şey belki de bedenimizin içinde, kalbimizin en derininde.


Kendini kabul etmeyen başkasını kabul edemez. Kendini sevmeyen başkasını sevemez. Kendine merhamet etmeyen başkasına merhamet edemez. Ve kendiyle barışmayan dünyada barışı göremez.


Ama kabul, sevgi, merhamet sadece zihinle yapılacak şeyler değil. Bedenle, kalple, varoluşun kendisiyle mümkün. Zihin analiz eder, kategorize eder. Beden ise teslimiyet ister. Kalp ise bırakmayı ve sadece olmayı.


Bu yüzden en güçlü kaynağımız belki de en yakınımızda, bedenimiz.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin

© Dreamandreamer 2025

bottom of page