Uzanmak ve Almadan Dönmek: Dans, Beden Farkındalığı ve Beden Zekası
- Tugba
- 22 Eki 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 gün önce
Partnerli Dansın Gücü: Görülmek ve Görmek
Dün akşamki dans dersinin sonunda partnerli dans ettik. Yani Zoom'da bir partnerin oluyor, partnerin ekranda seni pinliyor ve sen dans ederken tüm dikkatini vererek seni izliyor. Sonra sen onu.
Bir çift gözün beni izlediğini bildiğim anda bedenim değişiyor. Dansım değişiyor. Bilincim izlendiğinin farkında. Partneri için dans ediyor ama bir yandan da kendisi için. Birin iki, ikinin bir olduğu nadir anlar. Fiziksel, duyumsal, anlamsal, eterik, ruhsal, boyutlar arasında, şiirsel, sonsuz, zamansız, mekansız, maddesel ama değil, var ama yok, yok ama var, her şey ve hiçbir şey. Hepsi, şimdi, o anda, orada.
Meğer beden bunları tatmamızı kolaylaştırmak için varmış.
Bedenin Hafızası ve Duygular
Bedende genelde kalçaların çok fazla duygu tuttuğu söylenir. Dolayısıyla yogada kalça üzerine pozlar yapıldığında hem o bölgedeki fasya ve sinir ağları ile çalışıldığı hem de bu bölge üzerinden karın bölgesine de ulaşıldığı için; yani duyguların çokça tutulduğu bazı bölgelerde bir açılma, genişleme olduğunda kişide hüzün, ağlama isteği, öfke ya da adını koyamadığı duygular açığa çıkabilir.
Ben pelvisimle çalıştığımda bende açığa çıkan genelde yaşam enerjisi oldu. Kendimi yere gerçekten basar hissettim. Kendimi gerçekten bedenimde ve dünyada hissettim. Çoğunlukla adını koyamadığım enerji patlamaları yaşadım. Bir sürü şeyi yapabilecek güç ve enerji açığa çıktı.
Göğüs ve Ellerde Açığa Çıkan Hisler
Fakat ilk defa bir yıl önce özel olarak göğüs bölgesi ile çalıştığım iki dersi ağlayarak kapatmıştım. Bir dersin sonunda bilgisayarı kapatıp kendimi koltuğa bıraktım ve hüngür hüngür ağladım.
Şimdi bu yıl yeniden ekim ayı itibariyle göğüs, kol ve el çalıştığım derslerde, iki derste baş dönmesi ve ayakta duramama hali yaşadım. Yere oturdum ve dans etmeye devam ettim. Hiçbir dersi bırakmadım.
Dün 7. derste ise ağlamamak mümkün değildi. Dans boyunca kalbin uzantısı olan eller bir yere uzanıyor, almadan geri dönüyordu. Uzanıyor, almıyor, bırakıp geri dönüyor. Dışarıya uzanıyor, almıyor, kendine geri dönüyor.
Halihazırda öncesinde zaten birkaç doğaçlamada yaptığımız için göğsüm artık bırakmaya, açılmaya, genişlemeye; her ne tuttuysa içinde, içerdekilerin akmasına hazırdı.
Beden Farkındalığının İyileştirici ve Dönüştürücü Yönü
Beden ne kadar büyülü bir şey, keşke anlatabilsem. Yas, keder, hüzün nasıl güzel duygular, keşke anlatabilsem.
Beden yumuşak ve geçirgen olduğunda yaşamın nasıl gökten yere, yerden göğe bedenden aktığını anlatabilsem.
24 saati böyle geçirmiyorum. Ama bazı anları yakalıyorum. Zaten o anlar için bedenimle çalışıyorum. O anların tarifi yok. O anlar sadece yaşanıyor, kelimeler gücünü o anlarda kaybediyor. Beden farkındalığı güçlendikçe deneyim değişiyor.
Beden ve Tasavvuf: İçerideki Kapılar
Zamanımızda her şey ne kadar sunileşti. Online uygulamalarda insanlar aşk arıyor. Çoğu onu da aramıyor. Kimsenin birbirinin gözünün içine gerçekten bakmadığı bir gerçeklikte yaşamak ne zor.
Instagram'da takip ederken ya da Zoom'da yapılan bir toplantıda hemen insanlar hakkında hüküm veriyoruz. Verdiğimiz hüküm onlarla ilgili bile değil çoğunlukla. Kendimizle ilgili. Kimsenin gözünün içine, kalbinin içine gerçekten bakmıyoruz. Çünkü henüz kendimize bakmadık.
İnsan önce kendini bilir. İnsan önce kendini bilmeli. O yüzden “Nefsini bilen Rabbini bilir” hadisi çok önemli. Nefsini yani bedenlerini, yaratılışını bilen Rabbini bilir. Kendini bilir.
Tasavvufu aslında uzun yıllar okudum, çok meraklı olduğumdan ya da şansıma ya da tevafuk dile hemen gelemeyecek ancak kalpte sindirilebilecek bilgilerle haşır neşir oldum. Şükür. Halbuki o zamanda söylenmişti. Bedende idi kapılar.
İnsan bedenle sınırlı değildi, sonsuzlukta bu bedenin kapladığı alan varla yok arasıydı ama bir bedenler alemi vardı. Kendi bedeninin içinde kapılar vardı. Onları açabilenler zamansız ve mekansız olurlardı.
Bu dünya neydi ki, sonsuz dünya vardı. Bu bedenden içeri sonsuz beden vardı.

Madde ve Mana: Bedenin Şiirsel Hakikati
Bedenimle bağım o kadar güçlü ya da derin olmadığı için ben tüm öğrendiklerime rağmen dışarıda arıyordum. Dünya bile yetmiyordu. Evrene çıkmak istiyordum. Her şeyin içimde olduğunu bilsem de tam idrak edememişim.
Şimdi anlıyorum ama hâlâ idrak etmedim. İdrak etmek o bilgiyi yaşamak, unuttuğun hakikati hatırlamak demek.
Artık derdim uzaklarda değil, evrene çıkmak değil. Derdim bedenimle, onlarca yıl kendimi ait hissedemediğim bu dünya ve yeryüzü ile kavuşmak.
Bedenlere ihtiyaç olmasaydı var olmazlardı. Madde ve mananın aynı olduğunu idrak etmek...
Biri ulvi, diğeri tü kaka değil. Her ne varsa hepsi aşk. Hepsi şiir. Hepsi sanat. Hepsi bütün. Acısından kederine, hüznünden sevincine, umudundan kaygısına, öfkesinden sakinliğine hepsi bir.
Onu bana nadir anlarda, kısacık anlarda tattıran bedenime, bedenimdeki tüm duyulara, sinir sistemime, bilincime ve varlığımın hakikatine şükür.
Yorumlar