Yoni Buharlama: Yeraltından Üst Dünyaya Kadın Yolculuğu
- Tugba

- 4 Ara 2023
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Eyl

İlk yoni buhar banyomu 2019 Temmuz’unda yaptım. Nasıl oldu bilmiyorum ama Instagram’da Gizem Onay karşıma çıktı. “Buhar banyosu” diye bir şeyden bahsediyordu. O güne kadar içinden çıkamadığım enfeksiyonlarım, zaman zaman tekrarlayan mantar ve kaşıntı sorunlarım vardı. Okuduklarım bana mantıklı geldi. Sonuçta bazı bitkileri kaynatıp o suyun buharında oturuyorsun. Ne olabilir ki?
Bugün yine bir buhar banyosu yaptım. İşim bittiğinde ilk deneyimimi hatırladım, yüzümde bir gülümseme belirdi. O günkü acemiliğim, toyluğum, kendim için bir şeyler yapma çabam içimi ısıttı.
Sonraki yıllarda da zaman zaman Gizem’in hazırladığı buhar banyolarını yaptım. Ve bir şey fark ettim: 2019’dan bu yana bir daha hiç enfeksiyon, mantar ya da kaşıntı yaşamadım. Aradan neredeyse 4,5 yıl geçmiş. Artık buhar banyosu yaparken usta edasıyla yerimi hazırlıyorum. Şimdiki bilincim çok başka. Bedenimle ilişkim, ona olan hürmetim ve sevgim bambaşka.
O günden bugüne, yani yaklaşık 1640 günün içinde şunu öğrendim: öğrenmek bir yolculuk. Bir şeyi duymak, okumak, yapmak… o bilgiyle gerçekten hemhal olmak demek değil. O bilginin zamanla, katman katman bedenine yerleşmesi gerekiyor. Biraz sabır, biraz da bırakabilme hali gerekiyor.
Çünkü bilgiye temas etmek başka, onunla yaşamak bambaşka. Bir gün duyduğun, öğrendiğin şey aylarca sessiz kalabilir. Sonra bir anda, hiç beklemediğin bir yerde, bir sohbetle, bir kitapla, bir deneyimle yeniden canlanır. Üzerine yeni katmanlar eklenir, dallanır budaklanır. Sonra yine unutulur, başka şeyler gelir. Ama eninde sonunda bir gün geri döner, dönüşür ve seninle birlikte derinleşir.
Bu yolculukta ileri ya da geri yok. Döngüsel bir hareket var. İç içe geçen daireler gibi. Bazen içinden, bazen etrafından geçiyoruz ve sonunda tüm bu dairelerden bizim yaşamımız oluşuyor.
Geçen yıllara dönüp baktığımda, yaşadığım kayıpları, yüzleşmeleri, kavgaları görüyorum. Öğrendiklerimi minnetle selamlıyorum. Yas tuttuklarımı bırakıyorum. Hepsi bir bütün. Uzun bir süre yeraltında yaşadım ben. Karanlık mağaralarda, kendimi bulmaya çalışarak. Orada çok şeyle yüzleştim. Ve biliyorum ki daha da yüzleşeceğim. Ama hiçbir deneyim birbirine benzemeyecek.
Şimdi o mağaradan, yeraltından çıkmaya başladım. Henüz yeni, henüz taze. Kendi sesimin nasıl bir şeye benzediğini duymaya çalışıyorum. Kendi bedenimin özel, katmanlı ve güzel yapısını yeniden anlamaya, deneyimlemeye çalışıyorum.
Bugün okuduğum Kadın Kahramanın Yolculuğu kitabında bir bölüm dikkatimi çekti: Kadın, uzun bir süre yeraltında kaldıktan sonra çıktığında, birilerinin ona sarılmasına, destek olmasına ihtiyaç duyar. Sanırım ben de öyle bir yerdeyim. Bir destek arıyorum. Elbette yanımda olan, bana eşlik eden desteklerim var: Dans eğitimi alıyorum, tarif edemeyeceğim kadar güçlü bir kaynak. İnsan bedenine duyduğum merakla anatomi eğitimine başladım. Sinir sistemi güçlendirme grubum var. Ama sanki bunların yanında biraz daha fazlasına ihtiyaç duyuyorum.
Dünyaya koşarak karışmak istiyorum. Bir yanım bunun zamanı geldiğinde olacağını söylüyor. Ben de o vakti, o bilinen zamanı bekliyorum.



Yorumlar