Yorgunluk: Ruhsal Yorgunluk, Beden ve Ruh Arasında Denge
- Tugba
- 28 Ağu 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Eyl

Yorgun olmak ne demek? İnsan neden zaman zaman kendini ruhsal olarak yorgun hisseder? Hatta dışarıdan bakınca ortada pek bir sorun yoktur. Hayat olağan akışında devam ediyordur. Ufak tefek aksilikler dışında büyük bir şey yaşanmıyordur. Ama bir iç sıkıntısı gelir. İçine çöken, tarif edemediğin bir yorgunluk. Bir “Neredeyim, nereye gidiyorum?” hali.
İnsan bir şeyin bitmesi gerektiğini nasıl anlar? Ya da bir şeyin devam etmesi gerektiğini? Yeni bir şeye başlamasının vaktinin geldiğini nasıl hisseder?
Bir zamanlar sana iyi gelen şeylerin artık tatmin etmemesi ne anlama gelir? Ruhun sana sesleniyor olabilir mi? “Burada yeterince kaldın, şimdi yola çık. Yolda yaşayacaklarınla seni biraz daha büyüteceğim,” diyor olabilir mi psişe? Belki de bu yorgunluk, ruhun çağrısıdır. Bir erginlenmeye davet.
Elbette hayat daha büyük sarsıntılarla da gelir. Bir evliliğin bitişi, sevdiğin birinin ölümü, bir hastalık, bir kayıp… Ama bazen çok mutlu olduğun bir günün ortasında bile, ansızın, saniyeler içinde içini bir boşluk kaplayabilir.
Hayat öyle. Bazen böyle, bazen öyle. Deneyimler de öyle. Hangi evrede olursak olalım, bir an gelir ve o yorgunluk, o boşluk bizi bulur.
Peki o geldiğinde ben ne yapıyorum?
Onun gözünün içine bakıyorum. Dinlemeye çalışıyorum: “Bana ne anlatmak istiyorsun? Benim neye ihtiyacım var?”
Bu ara cevabım hep aynı: Masallara ihtiyacım var. Mitlere, sembollere, şiirlere, romantizme. Aya ve yıldızlara. Ormana gitmeye, nehre dalmaya, mağaraya inmeye. Ve dans etmeye.
Bu yıl dansla tanıştım. İyi ki. Derslerim devam ediyor ve bana tarif edemeyeceğim kadar güçlü bir kaynak oldu. Dansla birlikte bedenimi de yeniden keşfettim. Sınırlarımı, kıvrımlarımı, ihtiyaçlarımı.
Uzun yıllar ihmal ettiğim bedenime şimdi değer veriyorum. Onu sarıp sarmalıyorum. Giydiriyorum, süslüyorum, hareket ettiriyorum. Bedenim genişledikçe ruhum da genişlemek istiyor. O da diyor ki: “Biraz da benimle ilgilen.”
Ve anlıyorum ki dengeye ihtiyacım var. Ne sadece bedenim, ne sadece Ruh’um. Zaten ruh bana ait değil; Ruh, Ruh’a ait. Ben ise onun içinde misafirim. Misafirliğimin hakkını vermeye niyet ettim artık. Hem bedensel hem ruhsal.
Bu yıl rahime merak saldım. Kadınların döngülerine, rahmin kutsallığına, kanamanın eşsizliğine. Reglin muhteşem bir şey olduğunu öğrendim ve onu onurlandırabildiğim için şükrediyorum. Bu, dişil enerjiyi daha iyi anlamamı sağladı.
Dişil alır. Dişil olur, dinler, genişler. Çabalamak ve göstermek değil işi; olanı almak, deneyimlemek, sindirmek. Yemeği, suyu, aşkı, söylenen sözü, iltifatı… Hayatın verdiği ne varsa.
Şimdi biraz da erili öğrenmeye niyetliyim. Dişil alır, eril verir. Dişil olur, eril oldurur. Kendi içimde demlediklerimi artık başkalarına nasıl verebilirim, buna bakmam gerek önümüzdeki yıllarda.
Belki daha çok yazmak. Belki okumak. Gerçi son aylarda elim kitaba gitmiyor, ama hayal kuruyorum bolca. Öyle ki bazen 2-3 saatlik bir filmi kesintisiz izler gibi, her gün hayal kurdum. Kitap açtığımda bir sayfa okuduktan sonra hayallerin içine daldım.
Hayaller güzel ama yine denge gerek. Yoksa hayali gerçekle karıştırmak mümkün. Hayal dünyasındaki mutluluk, gerçek dünyaya adım atmayı zorlaştırabilir.
Şimdi Eylül geliyor. Sosyal medyada her ay başında dökülen övgüler bana biraz komik gelse de, Eylül başka. Yazın dağınıklığını toparlama çağrısı. Sanki yıl Eylül’de başlıyor, Haziran’da bitiyor gibi.
Zaman çok hızlı akıyor. Ama bu hızlı akışta bazı anlar genişliyor; daha anlamlı, daha ağır, daha öğretici oluyor.
Hepimizin deneyimleri farklı ve bir noktada aynı. İnsan olmak, gerçekten tuhaf bir yolculuk. Benim yolum da yeni bir viraj alıyor gibi. Daha önce korkardım, şimdi daha az korkuyorum. Yerini netlik aldı. Korku var ama yürümeme engel değil.
Ne olacak bilmiyorum ama atlıyorum. Ne olacak bilmiyorum ama gidiyorum. Ne olacak bilmiyorum ama çekiliyorum, dalıyorum, çıkıyorum.
Buralara gitmesi gereken tüm bedenlere, tüm ruhlara iyi yolculuklar diliyorum.
Belki bu satırlar biraz sevgili günlük yazısı gibi oldu. Yorgunluktan girdim, başka kapılardan çıktım. İçimden ne akıyorsa ona izin verdim. Kim bilir, belki burası benim dijital günlüğüm olur.
Yorumlar