Düzen mi Düzensizlik mi? Beden Farkındalığı ile Kendini Keşfetmek
- Tugba
- 30 Tem
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Eyl
Düzenimden Çıkmak ve Kaybolmak
Düzenimden çıkıp gitmeyi seviyorum. İyice kaybolup geri dönmeyi.
Neredeyse bir aydır evden uzakta sayılırım. Ara ara geldim ama genelde 1-2 gün kalıp tekrar gittim.
Düzenli verdiğim dersleri gününde veremedim. Kendi pratiklerimi yapamadım. Beslenme düzenimin dışına çıktım. Neredeyse hiç hareket etmedim.
Yatıp yuvarlandım bolca.
Instagram'a canım girmek istemedi. Arada sırada bir şey paylaşıp, boş boş paylaşımlara bakıp çıktım.
Dans etmedim.
Yoga yapmadım.
Vitaminlerimi aksattım.
Çok geç uyudum. Çok az uyudum.
Alkol ve sigara tükettim.
Kitap okumadım.
Dünyaya bakmadım.
Sesleri dinlemedim.
Bedenimi fark etmedim.
Duygularımı geriye ittim.
Düşüncelerim geldi geçti.
Zaten işleri gelip geçmek.
Müzik bile neredeyse dinlemedim.
Yazmadım.
Çizmedim.
Çalışmadım.
Şimdi döndüm.
Müzik dinliyorum. İşlerimi yapıyorum.
Yazı yazıyorum.
Akşam yapılacak yazarlık atölyesini bekliyorum.
Kafamı sağa çevirip yoga yaptığım, dans ettiğim alana bakıyorum.
Harekete dönmeyi hasretle bekliyorum.
Sadece yapacak işlerim var;
Boş kalan buzdolabı için alışverişe çıkmak,
Akşam için yemek yapmak,
Önümüzdeki hafta başlayacak derslerime hazırlanmak.
Hareketin bana ne kadar iyi geldiğini ancak uzaklaşınca anlıyorum.
Bedenimle Bağ Kurmak
Hiç kolay olmadı.
Bu farkındalık belki son bir yıldır benimle.
Eğer zor bir gündeysem canım yoga yapmak istiyor.
Eğer yorgunsam canım hareket etmek istiyor.
Eğer mutsuzsam bedenim hareket istiyor.
İyileşmeyi, daha iyi hissetmeyi, daha sağlıklı olmayı düşünmüyorum.
Sadece ne yapmak istiyorsam matımın üzerinde yapıyorum ve yola devam edecek güç kendiliğinden geliyor.
Beden yaşayınca bilinç de bir başka yaşıyor.
Zamanla Gelen Farkındalık
Birkaç kez yoga yapmakla olmuyor; zamanla oluyor. Bazılarımız aylar içinde, bazılarımız yıllar içinde bedeninin ne istediğini anlayabilecek kıvama geliyor.
Ben yıllar içinde geldim.
Yıllar içinde nereye gideceğimi bilmiyorum. Ama her zamanki gibi yürümeye devam ediyorum.
Bazen kendime yaklaşıyorum, bazen kendimden uzaklaşıyorum, bazen kaçıyorum. Her uzaklaştığımda fark ediyorum:
En iyi dost, en iyi sevgili, en iyi arkadaş, en güzel varoluş: benim bedenim.
Düşünceler, Duygular ve Kendini Kabul
Bedenimin içinde durmayan yaşam, akan düşünceler: bazen dost, bazen düşman. İdrak eden bilincim her zaman dost; bazen sevecen, bazen dürten, uyandıran, sarsan.
Düşüncelerimle, alışkanlıklarımla, genlerimle ve bana has varoluşumla akan duygularım; misafirlerim, bazen birkaç dakika için, bazen birkaç saat ya da gün.
Sanırım kendimle ilgili en büyük aydınlanmam, kendimi olduğum gibi görmeyi öğrenmeye başlamam oldu. Sevecen ama çoğu zaman mesafeli, aydınlık ama aynı zamanda karanlık biri.
İnsanları olduğu gibi görmek istiyorum, bir beklentiye girmeden. Karşılığında bende olduğum gibi kabul edilmek istiyorum.
Denemek ve Güveni Seçmek
Ama bazen bazı şeylerimin aksini yapmayı deniyorum. İnsanlara güvenmekte zorlanan biri olarak, bazen o kişiye güvenmeyi seçiyorum.
Bazen o kadar da konuşkan olmak istemesem de iletişim kurmayı deniyorum. Korktuğum bir şeyi yapmayı, sevmem dediğim şeyi en azından denemeyi.
Amaan, hayat işte. Bir göz açıp kapamalık.
Kaybolmayı ve yeniden bulmayı ya da bulunmayı seviyorum.
Kaybetmeyi, kazanmayı. Terk edilmiş olmayı, terk etmeyi.
Aklı başında olmayı bazen de delirmeyi.
Yaslarımı bile seviyorum.
Düzeni ve Düzensizliği Kabullenmek
Eylül’e kaldı bir ay, rutinlere ve düzene hepimiz bir şekilde döneceğiz. Dağılıp kaybolmanın tadını çıkarın. Geri dönüş her zaman keyifli oluyor.
Dünyadaki bu minik hayatlarımız ne zaman boğucu gelirse, hatırlayın Carl Sagan’ın sözünü:
"Dünya bu kozmik alanda çok küçük bir sahne."
Sonsuzluğun içinde, küçücük bedenlerimizle, bunca acı çekiş sebebimiz ne ve kim olduğumuzu unutmamız, başka sebep yok.
Yorumlar